SOSYAL MEDYA ÇAĞI

Sosyal Medya Çağının Sonuna mı Geldik?

Twitter’ı Elon Musk’ın almasından sonra yaşanan kriz ve çalışanların yüzde 50’sinin işten çıkarılacağı tahmini (7.500 kişinin yarısı), Facebook yani yeni ismiyle Meta’nın 11 bin kişiyi işten çıkarma kararı (toplam çalışanın yüzde 13’ü), SnapChat’te 1200 kişinin işten çıkarılması (toplam çalışanın yüzde 20’si) derken, bugüne dek hep büyüleyici büyüme rakamlarıyla adından söz ettiren sosyal medya endüstrisi büyük bir kriz içinde. Facebook kurucusu Mark Zuckerberg kendi krizlerini “pandemi sırasında çevrimiçi aktivitenin artacağını varsaymak” olarak açıkladı ve bu hatanın sorumluluğunu kendi üzerine aldı. Elbette tüm bu işten çıkarma ve küçülme dalgasına bakarak “sosyal medya çağı bitiyor” çıkarımını yapamayız. Kaldı ki sadece sosyal medya endüstrisi değil, genel olarak teknoloji sektörü kriz içinde. Onun da ötesinde enflasyon artışı tüm sektörleri tehdit ediyor. Dolayısıyla tüm bu bileşenleri sadece sosyal medya üzerinden okumak hata olur ama sosyal medya endüstrisinin ‘bütün bunlara rağmen’ artık büyümüyor olması elbette bir şeylerin göstergesi.

ELON MUSK BİR KONUDA HAKLI

Bugünlerde, Twitter’daki kriz nedeniyle yerden yere vurulan Elon Musk’ın bir konuda son derece haklı olduğunu düşünüyorum. O da Twitter’ın maddi olarak sadece reklama ve reklamverenlere değil, kullanıcılarına da bağlı olması gerektiğini düşünmesi. Zaten mavi tiki paralı hale getirme diye bilinen Blue projesi de bu düşüncenin bir uygulamasıydı. Burada hatalı olan, geçen haftaki yazımda da anlatmaya çalıştığım gibi, bu hizmeti doğrulama hizmetiyle bir bütünmüş gibi satmaya çalışması. Oysa ek özellikler ayrı, doğrulama hizmeti ayrı olarak görülmeli ve doğrulama hizmeti ücretsiz bir şekilde, talebe bağlı olarak devam etmeliydi. Benim de o yazıda öngördüğüm gibi bu büyük bir kargaşaya yol açtı. 8 dolarlık hizmetle mavi tik alanların hesap isimlerini ünlü isimler ya da markalarla değiştirerek yol açtığı kriz, borsaya milyarlarca dolarlık kayıp olarak yansıyınca, mavi tik satma işi şimdilik duraklatıldı. Kuşkusuz buradan büyük davalar çıkacaktır. Ancak Musk’ın hatalarına rağmen öz düşüncesi, yani Twitter’ın sadece reklama ve dolayısıyla reklamverenlere bağlı olmaması isteği hâlâ yanlış değil. Çünkü kullanıcılarından abonelik geliri elde eden bir uygulama, sadece kullanıcılarının verilerini biriktirme ve onları satmaya bağımlı kalmaz ve bu da gözetleme kapitalizmi dediğimiz garabetin biraz zayıflatılması anlamına gelebilir. Zaten sosyal medya sonrası haber kuruluşlarının krize girmesi de bu nedenledir. Bayi satışı ya da abonelik gelirlerinin düşmesi ya da tamamen bitmesi, gazete ve haber kuruluşlarını da sadece reklama bağlı bir düzleme taşıdı ve bu ‘hakikate’ ulaşmayı zorlaştırdı. O nedenle Musk, çok yanlış yöntemlerle olsa da doğru bir tartışma açtı denilebilir.

PEKİ FACEBOOK’UN KRİZİ NİYE?

Zuckerberg, Facebook’un krizini pandemi sırasındaki yanlış öngörüsüne bağlasa da Facebook’un krizinin arkasında iki ana etken var. Bunlardan en önemlisi, 2021 yılındaki iOS 14.5 güncellemesiyle gelen yeni gizlilik kuralları. Buna uygulamaların artık kullanıcıları pazarlama amacıyla “izlemek” için diğer uygulamalardan veya sitelerden gelen bilgileri kullanırken izin istemesi gerekiyordu. İlk belirlemelere göre de iPhone kullanıcılarının yüzde 75’i de bu izni vermedi. Facebook bu nedenle sadece 2022 yılında reklam gelirlerinden 10 milyar dolar kaybedeceğini öngörmüştü. Bunun üzerine ikinci ana etken olarak bir de Metaverse gibi iddialı bir vizyonu geliştirme maliyetleri işin içine girince kayıplar kaçınılmaz olmuştu. Aslında belki de Facebook’un Metaverse vizyonuna yönelmesinin nedeni de buydu. Veri toplama işinin ilk turu tamamlanmış ve amiyane tabirle maymun gözünü açmıştı. Şimdi ikinci tur başlayacaktı ve bunu bir şekilde kendilerini başka bir şey haline getirerek yapabilirlerdi. Scott Galloway, bunun SuperApp demenin başka bir şekli olduğunu düşünüyor ve bence oldukça akla yatkın bir analiz bu.

GERÇEKTEN SONUNA MI GELDİK?

Bildiğim en tutarlı sosyal medya karşıtlarından biri olan Atlantic dergisinden Ian Bogost, bugün yaşanılan gelişmelerin ve özellikle Twitter’ın Elon Musk tarafından satın alınmasının sosyal medya çağının sonu olduğunu düşünüyor. Bogost’un öngörüsünün gerçekleşme ihtimalinden emin değilim. Ancak Ian Bogost bir konuda çok haklı. O da sosyal ağ ve sosyal medya kavramlarını birbirinin yerine kullanma hatamız. Çünkü sosyal ağ, tanıdığımız ve güvendiğimiz insanlara bağlanmak ve onlar aracılığıyla başka insanları tanımak, günün sonunda da büyük bir güvenilir kişiler ağı oluşturmakla ilgiliydi. Oysa sosyal medya daha çok 2009 sonrası akıllı telefonlar ve Instagram, Twitter gibi platformlarla hayatımıza girdi ve interneti kullanma şeklimizi tamamen değiştirdi. Sosyal medya herkesi yayıncı haline getirdi ve özellikle Twitter’da sadece yakınlarımızla değil, herkesle konuşmaya başladık. Aradaki farkı anlamayanlar için bu oldukça zehirli bir yanılgıydı ve hem psikolojik rahatsızlıklara hem de maddi kayıplara yol açtı. Bir yıl önce yine bu köşede referanslarıyla yazdığım gibi bu doğamıza da uygun değildi. İşte Bogost da şimdi Twitter’daki krizi bir fırsat olarak görüyor ve bunun bazı şeylerin anlaşılmasını sağlamasını umuyor. Kim bilir bu da sosyal medya çağını sonlandırabilir diye düşünüyor. Bu konuda onun kadar umutlu değilim ama veri bilincinin artması, ona bağlı olarak regülasyonların gelişi, sosyal medya platformlarının kontrolsüz büyümesinin duruşu gibi göstergeler bir heyecan yaratıyor. Ancak unutmayalım ki Metaverse gibi bir vizyon da üç boyutlu avatarlarımızla oraya buraya koşturalım diye değil, veri toplamanın içinde bulunduğumuz turunun sonuna geldiğimiz için geliştiriliyor. Daha önemlisi, internet üniversitelerde, devlet kuruluşlarında kâr amacından uzakta geliştirilen bir teknolojiyken, internetin yeni dönemi diye tanımlanan Metaverse, özel şirketler tarafından geliştiriliyor. Bu nedenlerle hemen sosyal medya çağı bitti diyemeyiz ama platformların çalışma şekillerinin biraz değişeceğini görmek zor değil.

KAYNAK: BİRGÜN